Sessiz bir gece… Her zamanki standart gecelerden biri benim için. Eşim uyudu, ben de çalıştığım şirkette pazartesi günleri yaptığımız toplantı için hazırlık yapmaya başladım, çalışıyorum.
Gece saat özellikle 1’i geçtikten sonra çok fazla kendimle baş başa kalmış gibi hissederim. Gecenin derin sessizliği çöker ve ben bu sessizliği asla sevmediğim için mutlaka arka planda bir şeyler izler bir ses olmasını isterim. Televizyon açık genelde Habertürk vs izliyorum günün haberleri tartışma programları vs kafamı çok meşgul etmeden ses olmasını sağlıyor. Birden son dakika haberi girdi. Deprem olduğundan bahsediyordu.
Hemen Twitter’a girip hashtag’lere baktığımda #deprem’i gördüm. Son zamanlarda biliyorsunuz sarsıntıyı hissettiğimizde Twitter’a giriyor ve bulunduğumuz bölgede deprem olduğunu yazıyoruz. 3 4 gün önceydi sanırım İstanbul’da ufak çaplı bir deprem olmuştu. Yine içimden geçen umarım ciddi bir şey yoktur ve küçük çaplı bir depremdir diyerek okumaya devam ettim.
İlk okuduğum ve küçük çaplı bir eyvah dediğim tweet “çok şiddetli sallandık arkadaşlar uykumdan uyandım çok uzun sürdü umarım hiçbir yer yıkılmamıştır” tweet’i oldu. Ve devam eden tweetler.
Bir kaç ay önce yanılmıyorsam İstanbul’da yine gece 3 sularında bir deprem olmuş, eşim çok korkmuş bir şekilde çalışma odama gelmişti. Ben biraz daha sakindim, insanın deprem olurken tamam geçer şimdi duygusuyla beraber bir kal geldiği anı oluyor yine onlardan birini yaşadım deprem durunca da sakinliğimi korudum ama eşim çok korkmuştu. Çünkü 1999 depremini burada yaşamıştı. Bu korkusu aklımda kaldığı için ne olur ne olmaz bir artçı burayı da etkiler diye hemen yanına koştum hafifçe korkutmadan uyandırdım ve sana bir şey söyleyeceğim dedim “sanırım büyük bir deprem oldu”. İlk başta nerede burada mı diye sordu yok yok sakin ol burada bir şey yok şu anda ama Kahramanmaraş diye okudum dedim.
Sonra karımın da uykusu dağıldı beraber ilk haberleri okumaya başladık.
O tüylerimizi ürperten ilk videolar düşünce bizde de eyvah çok büyük bir yıkım oldu sanırım duygusu geldi oturdu. Ondan sonra arkadaşlarımızla bir grubumuz var oraya girip bakmak geldi aklıma o bölgede bulunan arkadaşlarımız vardı ve depremle alakalı ilk hissettiklerini paylaşmışlardı. O anda mesaj yazabilen ulaşabildiğimiz bütün arkadaşlarımızın iyi olması ilk sevincimizdi.
Sonra biraz uyumam gerekiyordu çünkü sabah mesai başlayacaktı.
Durumun vahametinin anlaşılması…
Sabah uyanıp sosyal medyadaki o yardım tweet’lerini ve video paylaşım platformundaki videoları görünce üzerimize müthiş bir hüzün çöktü. Çünkü depremden etkilenen bir iki yer yoktu 10 il, ilçeleri ve köyleri.
O gün bir yandan işimizi yapmaya çalışırken bir yandan olayların boyutunun ne olduğunu anlamaya çalışarak ilerlerken yıkıcı 2. büyük deprem haberi geldi.
Vatandaşlarımız için endişelerimiz ve korkularımız katlanarak arttı…
Böyle durumlarda ilk beklentim hep şu oluyor, olayı koordine etmesini beklediğim kişilerin durumu şeffaf bir şekilde paylaşıp, itidalli bir mesaj verip, gerekenin yapılmaya başladığının bildirimi oluyor. Sanırım en çok aradığım şey bu açıklamayı yapacak yetkilinin ses tonunda, yüzünde göreceğim gerçek bir üzüntü ifadesi. Çünkü içten içe şuna inanıyorum, yetkili bir insan; bir insanın bile olsa yaşamıyla alakalı endişe duyup ortadaki vahim durumla alakalı merhametli bir duruş sergiliyorsa çözümü içinde elinden geleni sahada canla başla yapacaktır. Ondan sonra o kişilerin arkasında koordine olmak emirleri dinlemek yardımcı olacak herkes için daha kolay olacaktır.
Gün içinde 4. seviye alarm ilan edildiği bilgisi geldi. Yardımların toplanmaya başlanacağı konuşulmaya başlandı. Mesaimiz biter bitmez hemen yardım için gönderebileceğimiz eşyaları alıp ilgili birimlere teslimini yapmak için koşturduk. Deprem sonrasında en ihtiyaç duyulacak malzemelerin bebek bezi, bebek maması ve kadın pedi olacağını düşünerek bunları alıp ilgili birimlere teslim ettik.
Karmakarışık Duygular
Eve gelirken arabada büyük bir sessizliğimiz vardı. Gece oluyordu ve hava buz gibiydi. Tam da bu hafta içinde İstanbul dahil kar yağacak bildirimleri yapılıyordu. Depreme ayrı üzülüyorduk böylesi dondurucu gecelerin olduğu kış günlerinde olması daha çok kahrediyordu.
İlk etapta enkaz görüntüleri çaresiz insanların görüntülerini izlemekten kaçındım. Çünkü psikolojim bu konuyu çok kolay bir şekilde kaldıramıyor. Bir insanın bile deprem nedeniyle ölecek olması kahrediyor. Uzun bir zaman videoları geçerek bilgilendirmeler üzerinden haberdar olmaya gayret etsem de artık görmeden geçebilmek imkansız hale gelmişti. O görüntüleri görmeye başladığım andan bu yana psikolojim alt üst.
İlk Gece Ve Soğuk… Nasıl Geçirilecek?
Saatler ilerlemeye başladıktan sonra ekipteki arkadaşlarımızın durumlarını teyit etmeye başladık. Bir arkadaşımız hariç arkadaşlarımız biraz daha korunaklı gibilerdi. O saatten sonra artık Kahramanmaraş’taki Rukiye arkadaşımız için bizim için mesai başladı. Çünkü depremden kurtulan arkadaşımız oraya bir şekilde ilk anda yardımlar ulaştırılamadığı için gecenin soğuğunda bir şekilde hipotermi geçirip vefat ederse bunu kaldıramazdım. O gece uyumayacaktım. Rukiye ile nöbetimiz başladı. Arkadaşımız ailesi ile beraber arabada kalıyorlardı. Bir süre aracı çalıştırıyor aracı ısıtıyor sonra durdurup devam ediyorlardı. Gece böyle geçecekti bunun başka yolu yoktu. Korktuğum tek şey bir noktada gecenin soğuna teslim olup uyuya kalırlar mı acabaydı. O yüzden annesi babası dahil telefon numaraları aldık. 1 saatte bir durumuyla alakalı bilgi vermesi ve uzun süre mesaj gelmezse arayacağımız konusunda koordinasyonu sağladık ve gece başladı.
Rukiye’nin şarjı sınırlı interneti sınırlı. Ekipteki arkadaşlarımızla beraber hipotermi dahil araştırmalarımız başladı. Bir yandan Rukiye’yi bilgilendiriyor bir yandan neler olabilecek konusunda okumalara devam ediyor bir yandan bölgedeki durumları takip ediyorduk.
Ülke birlik beraberlikle seferber olmuş insanlar akın akın deprem bölgesine giderken bir yandan yardımlar hazırlanıyordu yola çıkarılacaktı. Ancak her yerden gelen aynı söylem. Durumu koordine edebilen kimse yok. İşte yıkıldığım en büyük anlardan biriydi. Çünkü iş yapmaya hazır insanları koordine edebilen bir akıl yoksa bir lider çıkmadıysa elinizde iş yapacak güç olsa dahi hiçbir şey yapamayacak ve binlerce insan sadece bu koordinasyonsuzluk yüzünden vefat edecekti.
Gece boyu hep şunu duymayı bekledim. Cumhurbaşkanı şu anda afet bölgesine doğru yola çıktı ve işin erbabı kişileri olay yerinden koordine edecek süreci yerinde yönetecek cümlesiydi. Ama olmadı ne yazık ki olmadı…
Biz devlet büyüklerimizden sorumlu davranış beklerken sosyal medya nerede bu sorumlular yetkililer nerede bu devlet isyanlarıyla yıkılıyordu.
Tüm bu duygu karmaşası içinde 1 saatte bir Rukiye’ye yazıyor moralini yüksek tutmaya çalışıyor uyumaması için elimizden geleni yapıyorduk. Gün ağarmaya başladığında artık içim bir nebze arkadaşımla alakalı rahatlamıştı. Çünkü gün ağardıysa herhangi bir duruma çözüm bulmakta bir nebze daha kolay olurdu.
İlk geceyi duygu karmaşası endişe korku içinde böyle geçirdik.
Kızgın Bir Adam – Bunu Haketmedik
Sabah aydınlandıktan sonra artık biraz uyumaya ihtiyacım vardı ve uyudum. Uyandığımda ekranda bir adam vardı ülkemizin Cumhurbaşkanı ama anlamadığım şekilde kızgındı. Neye kime kızgındı asla anlamamıştım. Bu ülkenin insanlarını hiç mi sevmiyor diye düşünmeme neden oldu. Bunu uzun zamandır düşünüyorum ama bir kere daha düşündürdü sağ olsun. Konuştu konuştu konuştu ve benim beklediğim tek bir cümle bile kurmadı. Ülke vatandaşlarının yüreğine su serpecek tek bir cümle kurmadı. O saatten sonra artık bir şeyler için koşturan çabalayan insanların tüm boynu bükük duygularının üzerine kırgınlıkta eklenmişti.
Ama beklentiyi çok büyütmediğimiz ya da bu tür konuşmalara alışkan olduğumuz için mi nedir bir noktadan sonra sahadaki insanlardan hissettiğim bana geçen enerji biz bunun üstesinden böylede gelebiliriz duygusuydu. Çünkü sahadaki insanlar bir can için çırpınıyor yüreğinde bir acı duyuyordu bundan eminim.
Çok uzaklarda bize gün ilerledikçe çöken ya biz ne yapıyoruz burada duygusu… Bu duygu geri kalan 5 gün boyunca devam etti.
Psikolojimiz gün gün biraz daha bozuluyordu. Ben burada böyle hissediyorsam orada bu depremden kurtulanın psikolojisi nedir? Onu geçtim hala kurtarılmayı bekleyen saatlerdir enkazın altında hayata tutunmaya çalışan kişinin hissiyatı nedir diye düşündükçe yaptığımız her şeyden utanma durumunu yaşamaya başladık.
Gece Yine Geliyor…
Gün olanla olmayanla, siyasi atışmalarla bir kısmının komplo teorileriyle bir kısmının had bildirmeye çalışmalarıyla geçip giderken yine soğuk ve yine gece gelip çattı. Şehirden çıkma imkanı olmayan Rukiye ve ailesi yine aynı arabanın içinde bu geceyi geçirmek zorundaydı. Bizim için bir gece önceki nöbet tekrar başladı. Düne göre durumlarla alakalı daha çok bilgili ve tecrübeliydik. Bilinmeyene ayak uydurmak sonucunun nereye çıkacağını kestirmek çok zor olduğu için bir gece önceki büyük endişelerimin yerini artık bu durumları böyle geçirip şehirden çıkacaklarına duyduğum inanç almıştı. Ama yine de rehavet yok.
Gece boyu yine her şeyi takip etmekle geçti.
Olayların siyasi boyutlarına bu yazımda girmeyeceğim. Twitter’ımda itirazım olan her durum için bir şeyler yazmaya bunları story’lerimde paylaşmaya gayret ettim. Korkmanın artık herhangi bir çare olmadığını düşünüyorum ki ben yıllardır böyle bir korkuyu taşımıyorum. Fikirlerimi bedeli ne olursa olsun yazmaya ifade etmeye gayret ediyorum. Çünkü korka korka bugün bu durumların yaşanmasına neden olduk. 3 5 kişiyi sindirmek kolay ama topyekun korkusuzca hepimiz fikirlerimizi paylaşsak hepimize bir şey yapamazlar.
Çalışmak – Rutini Devam Ettirmek Zorunda Olmak ve Bunu Asla Başaramamak
Tüm bunlar olurken hayat devam ediyor çalışmak zorundayız ve bunun içinde çaba sarfediyoruz. Ama asla aklımız fikrimiz tam olarak buraya kendi rutinimize gelemiyor. Var olan bu durumu eleştirmek gerekiyor mu ya da doğrusu nediri asla kestiremiyorum. Yasımızı yaşamak elbet gerekiyor. Ama tüm akan sistemi durdurarak bir şeyler yapmaya çalışırsak bu sefer işleyen sistemi bozmuş olacağız. Karmakarışık duygular.
Rukiye Şehirden Çıkınca Rahat Bir Uyku
4. gün Rukiye Ankara’ya doğru ailesiyle beraber hareket edince benim için biraz olsun psikolojik olarak rahatladığım ve bir nebze olsun uyuyabildiğim bir gün oldu.
Çevremde bu depremde can kaybı olan hiç kimse olmadı. Bu duruma seviniyorum evet ama ya vefat edenler…
Cuma günü sabahına bağışıklığım etkilenmiş olacak ki halsizlik boğaz ağrısı burun akıntısı gibi bir durumda hasta olarak uyandım.
Herkes büyük İstanbul depremini bekliyor bir gün aynı kurtarın bizi tweetlerini biz atıyor olacağız büyük ihitmal. Aynı bugün olduğu gibi eğer bir gün o enkaz altında kalır da sadece ulaşılsa kurtulabilecek durumdayken yardım gelmediği için günlerce orada kalıp donarak, susuzluktan ya da açlıktan ölürsem işte beni en çok kahredecek şey bu olur. Umarım böyle bir şeyi yaşamayız…
Bu yazıyı sadece bu depremde psikolojik olarak neler yaşadığımı not düşmek için yazıyorum.
Bu depremde yaşananlar ve yaşatılanlarla alakalı fikirlerimde elbet var ve onları bir sonraki yazımda ele almayı düşünüyorum.
Bu acı deprem afetinde vefat edenler ışıklar içinde uyusunlar, Allah rahmet eylesin, geri kalan ailelerinin başları sağ olsun. Yaralı dostlarımıza acil şifalar bulsun ve yeniden hayata en güçlü yerinden bir kere daha katılsın ve tutunsun.
Bir şekilde bu depremden kurtulmuş herkese geçmiş olsun diliyor beraberce bu zor günleri aşmak için çaba göstereceğiz diyorum. Yalnız değilsiniz. Biz varız elimizden geleni yapmaya sonuna kadar hazırız.
Selametle.