Her şey babamın okuyun oğlum, kimse okumasa bile siz okuyun. Şoför Mehmet’in çocukları nasıl okudu vatana millete hayırlı işler yapıyorlar diye parmakla gösterilen insanlardan olun demesiyle başladı. Bu sözleri kendi okuma isteği bir şekilde elinden alınan, daha küçük yaşta çalışmak zorunda bırakılan bir babadan duyunca, senin içinde okuyacağım baba diye içimden söylediğim sözler gelir aklıma. Bu sözleri 16 yıllık okul hayatım boyunca hiç unutmadım.

Şimdi bu yazımı babama ithafen çalıştığım iş yerinde ofisten yazıyorum sizlere.

Ve sık sık buradan yazmaya devam edeceğim. Öğle aralarını bu bölümle değerlendirmek benim içinde çok keyifli olacak. Belki birileride aynı duyguları düşünceleri yaşıyordur düşünce kardeşliğimiz olur, bazılarımız aynı sorunları yaşıyoruzdur yolumuza ışık olur çözüm kardeşi oluruz.

Yazma işini, öğrendiklerimi aktarma işini hep önemsedim, bundan sonraki yaşamımda da önemsemeye devam edeceğim.

Bugün sizlerle paylaşmak istediğim olay işe başvurma sürecim ve ilk 1 aylık dönemde neler yaşadığım olacak.

Bulunduğum şehirde mühendisliğimi hakkıyla yapabileceğim bir yerin olmayışı bende bu işi hakkıyla yapabileceğim bir yerde işe başlamalıyım dürtüsünü uyandırdı. Çünkü tek düze sabah git akşam gel ay sonunda maaşını al sen sağ ben selamet bir iş bana göre olmayacaktı. Böyle bir işe başlasam 1 aya kalmaz bırakırdım büyük ihtimal. Öğrenmek gelişmek ve yaratıcılığımı ortaya koyma yoksa benim için mutlulukta yok diyebilirim.

Bu sebeple kafaya koymuştum çıkacaktım kendi şehrimden. Yaptığım araştırmalar sonucu bana en uygun gelen şehir Eskişehir olmuştu. Hem konumu, hem gelişmişliği, hem yaşanabilirliği ve en önemlisi mesleğimi güzel bir şekilde icra edebileceğim pek çok firmanın bulunduğu bir şehir olması nedeniyle benim için biçilmiş kaftan gibi duruyordu.

İş başvuru süreçleri herkesin bildiği gibi biraz sancılıdır ama, içinde her zaman pozitiflik ve tevekkülüde beraberinde barındıran biri olarak iş başvurusuna başladıktan kısa süre sonra bir kaç yerden çağrılacağıma yürekten inanıyordum.

Bekleme 3 4 aya dönmezler diyende oldu, sen yine burada işe başlarsın gidemezsin şehir dışına diyenlerde oldu ama benim inancım tamdı.

İş başvuru zamanında kariyer.net doğal olarak ahbabınız oluveriyor. Bir çok firmaya başvurdum. Bir gecede 30 dan fazla yere başvurumu yaptım. Tabi sabah heyecanla bilgisayarın başına gidip mail kutumu kontrol ettiğimde o kutuyu boş görmek ve f5 süreci başlamıştı gün içinde. Umutla dönmelerini bekliyordum. Ve son bir F5 işte o kutlu an. Mail kutumda iş başvurusu yaptığım bir firmadan geri dönüş var. İşte bu kadar diye o yumruğu havaya kaldırdığımı tahmin edebilirsiniz. Hemen heyecanla geri dönüş yaptım. Beni Eskişehire davet ediyorlardı görüşme için. Sadece 1 gün beklemiş olmanın verdiği sevinçle kabul ettim.

Artık yeni bir serüvenin, yeni bir şehrin, yeni bir hayatın başlama zamanıydı. Bunu hissediyordum. Bu süreç içinde 3 firma daha görüşme için çağırmıştı. Beni ilk çağıran firma ile görüşmeye gittiğimde heyecanlıydım ama CV’m den de ümitliydim. Kendimi iyi bir şekilde anlatabileceğime de inanıyordum.

Burada bu süreci yenice yaşayacak arkadaşlara naçizane bir kaç tavsiyede bulunmak gerekirse şunları söyleyebilirim.

Zaten kendinizi donanımlı hissediyorsanız hiç korkmayın sadece kendiniz olun. Tonlarca mülakatta nasıl davranmalı yazısı okumaya gerek yok. Zaten anlatılanı sadece o an yapmaya çalışıyorsanız üzerinizde sırıtacak ve eğreti duracaktır. Yılların kurdu İK’lar bunları çok kolay anlayabiliyorlar diye düşünüyorum olması gerekeni yapmak büyük oranda elenme sebebi olabilir. Ama yaptığınız işlere ve CV nize güveniniz varsa sadece kendiniz olun o ana kadarki mesleki heyecanınız ne ise neler yaptı iseniz neler yapmak istiyorsanız aynı heyecanla anlatın karşı tarafa bu duygular çok net geçiyor. Firmalar artık sadece yetenekli insanlar değil çalışırken sorun yaşamayacakları uyum içinde olabilecekleri ve güzel karakterli çalışanlara önem veriyorlar bunlara da dikkat etmenizi tavsiye ederim.

Burada nokta koyup devam edeyim.

İşe alınmıştım en kısa zamanda gelip çalışmamı istiyordu firmam. O anki sevincimi hangi kelimelerle anlatabileceğimi bilemiyorum. Senelerdir işte bunun için okumamış mıydık bir noktadan bakıldığında. Önümüzde ömrümüz ne kadar var ise yaşanacak bir hayat var ve bu hayatın gerektirdiği şeyler var. Yaşayabilmek için en önemli şartlardan biride para kazanmaktı işte onu gerçekleştirecek olmanın mutluluğu ve verdiği öz güven vardı o anda üzerimde. Oradan çıktığımda içimde bir çocuk dans ediyordu sanırım.

Şimdi daha zorlu bir süreç başlıyordu. Ev bulunacaktı eşyalı mı olsun eşyasız mı? İş yerine yakın mı uzak mı? Bundan sonra işe başlayana hatta başladıktan sonra ilk ay yerleşene kadar attığın her adım para, oturup düşünmeye fırsat bile bulamayacak kadar her şey halledilmesi gereken bir sorun olarak karşına çıkıyordu.

Uzunca bir araştırmadan sonra bir evi beğendim ve ilk aramamda artık ev sahibiydim 😀

Burada da bir kaç tavsiyede bulunabilirim. Eğer kalacağınız evde uzun soluklu kalmayı düşünmüyorsanız eşyalı ev tutmanızı tavsiye edebilirim. Nereden baksanız boş bir evi ikinci el eşyalarla bile dolduracak olsanız 1000 TL masraf etmek zorunda kalacaksınız. Eğer yakın bir zamanda ayrılmak gibi planlarınız varsa 50 ile 75 lira arasında fazla kira verip eşyalı ev tutmanızı tavsiye ederim.

Ayrıca yeni bir şehir, yeni bir ev her şey sizin üzerinize olacaksa. Elektrik, su, doğal gaz gibi temel ihtiyaçları bağlatma açtırma durup dururken cebinizden 1000 liraya yakın bir paranın çıkmasına neden oluyor bunu da dipnot olarak düşeyim.

Geldim yerleştim ve ilk iş günü.

Heyecanımı hangi işi yaparsam yapayım kaybetmemeye çok büyük önem veririm. Heyecanlıydım yeni bir ortam, yeni bir iş, yeni arkadaşlar, yeni bir lisan belkide. Çünkü her ortamın her birimin birde kendi içinde kullandığı bir lisan var. Hele IT birimide iseniz kaçınılmaz bir gerçek olarak duruyor. Zorlu ama aynı zamanda güzelde bir süreç. Hele ki çalışma arkadaşlarınız çok iyiyse ve anlayışlıysa değmeyin keyfinize.

Yıllardır yazılımla uğraşıyorum ve büyük bir zevk alarak bu işi yapıyorum. Şimdide sevdiğim işten para kazanıyorum.

Şu sözü hep duyarsınız birde ben söyleyeyim yaşayan biri olarak. Bu işi, böyle çalışmayı üniversite yıllarımda da kendi başıma da zevkle yapıyordum. Şimdi de aynı şeyi zevkle yaptığımda hiç çalışıyormuşum gibi gelmiyor.

Tavsiyem sevdiğiniz ve yapmaktan çok mutlu olduğunuz işi yapabileceğiniz yerde işe başlayın. Çünkü ömür yettiğince bu çalışma hayatı devam edecek ve her gün söverek yada sürekli lanet ederek bir işe gitmek insanın kendine yaşatabileceği en büyük ızdıraplardan biri diye düşünüyorum.

Son cümlemde bir kere daha babama sesleneyim. Her şey sayende oldu koca yürekli adam ellerinden öpüyorum.


Murat Bilginer
21 Şubat 1992'de doğdum. Endüstri Mühendisi olarak lisansımı 2016 yılında tamamladım. Industryolog Akademi - NGenius oluşumlarının kurucusuyum. Şu anda kendi şirketim Brainy Tech ile Web ve Mobil Geliştirme, AWS, Google Cloud Platform Sistemleri için DevOps, Big Data Analiz ve Görselleştirme hizmetleri sunmakta ve Online Eğitimler vermekteyiz.