Merhaba herkese.
Uzun bir zamandır böyle gözlem yazısı yazmıyordum, ama bugün güzel bir konu, güzel bir tespit ile sizlerleyim.
Kendi hayatımda da sıklıkla yaşadığım bu şeyi sizlerle paylaşmak beraber üzerine bir kere daha düşünmek istiyorum.
Geçtiğimiz haftalar Süleyman Demirel Üniversitesi Kütüphanesinde genç arkadaşlarımız, hepsinin yüreğine sağlık, bir güzellik yapıp kütüphanede bulunan herkese mini bir konser yaşattılar.
Bu video; izleyince çok farklı, çok güzel çıkarımlarda bulunmama vesile oldu. Bu video üzerinden Türkiye’de girişimci olmak, Türkiye’de bir işe girişmek üzerine biraz konuşalım istedim.
https://www.youtube.com/watch?v=BOxtux9iJDo
İşte videomuz bu. Hiç bir arkadaşı zan altında bırakmamak için yazdığım kare ile ilgili ekran görüntüsü paylaşmayacağım. Ama yazımı okuduktan sonra tekrar izlediğinizde videoyu zaten net bir şekilde anlayacaksınız.
Türkiye’de bir işe girişmek, girişimci olmak neresinden bakarsanız bakın çok zor. Eğitim sistemimizle iyice körelen hayal kurma, yeni şeyler düşünme, hatasıyla kusuruyla bir şeyler üretmek için bir işe girişme gibi duygularımız, etrafımıza olan bakışımızı da bu yönde çok bariz değiştiriyor.
Eğitimdeki aksaklıklar konusuna girsek çıkamayız o yüzden o tarafın kapısını şimdilik kapatıyorum.
Şimdi video üzerinden karşılaştırmalı olarak gidelim.
İlk başta her yer sessiz sakin, herkes büyük bir ciddiyetle kendini meşgul eden işiyle meşgul. Aslında sahneye üstten bakıldığında herkes bir biri ile aynı.
Sonra bir arkadaşımız kafasında planlar, düşünceler dönüp dururken. Harekete geçmesi gerektiğini düşünüyor.
Gerçekte de bundan pek farkı var mı sizce?
Şimdi üniversite yıllarımı düşünüyorum. Herkes okula gitmek, bizler için sözde mühendis olmamız için konulmuş derslere girmek, sonra sınav zamanı gelince çalışmak ve yüksek not almak için çabalıyordu. Şu anda da herkes böyledir. Ama yine bize dışarıdan bir göz baksa ne kadarda bir birimizin aynıyız. Aynı şeyleri her gün rutin olarak yapan neredeyse, asıl mutluluğu, asıl keşif yollarını kaybetmiş birer yolcu gibiyiz.
Sonra birinin aklına bir fikir gelir. Kendince parlak bir fikirdir. Herkese göre olmasını önemsemez. Bir gün yola çıkması, bu hayali bu hedefi için çalışması gerektiğini düşünür ve adım atar.
İşte videodaki o genç arkadaşımız ilk adımı masaya ritim tutarak atıyor. İlk ritim. Orası kütüphane ve ses çıkmaması gerekiyordu.
1. Kuralları Yık (Bu kuralı da yıkabilirsiniz)
Girişimciliğin bence en temel kuralı, başkalarına zarar vermediğin ve yasaları çiğnemediğin sürece oluşmuş kalıplaşmış düşünce kurallarını yıktır.
Videoya dönelim.
İlk başta ne olduğunu anlamaya çalışan bir topluluk.
Bir işe giriştiğinizde herkes aynı bu videoda olduğu gibi ilk ne olduğunu anlamaya çalışır.
Sonra ilk karede bir kız arkadaşımız takılıyor gözümüze, ilk baştaki şaşkınlığı atar atmaz bu girişimi olumlu buluyor ve hemen gülümsüyor. Çünkü o arkadaşımız farklılıkları seviyor. Nasıl mutlu olacağını da biliyor. İlk destek aslında o gülümsemeyle o arkadaştan geliyor. Ve şuna ayrıca dikkat ettim. Destek Yanında oturduğu arkadaştan gelmiyor özellikle haydi dercesine yüzüne bakıyor ama yinede destek bulamıyor. Destek daha uzağındaki kişiden ve kişilerden geliyor.
7 yıldır yaptığım şu işte net gördüğüm bir sahne bu. Yanınızdaki insanlardan gerçekten bir destek göremiyorsunuz. Bende göremedim. Hiç demeyeyim ama istediğim ve beklediğim desteği göremedim. Bu durum ilk başlarda çok moralimi bozardı ama çabuk atlattım. Size girişimcilik serüveniniz boyunca destek verenler hep uzaktaki sizi anlayanlar sizinle aynı duyguları paylaşanlar oluyor.
Tabi bu arada kamera bir dönüyor ki bazı arkadaşlar inanılmaz durumdan şikayetçi. Yüzler asık, biz ders çalışıyoruz kardeşim burası kütüphane! sen ne yapıyorsun! bakışı atıyorlar.
Bunlar gerçek girişimcilik hikayelerinde de çokça var. Aynen böyle bakış atarlar. Sen şimdi ne çıkıntılık yapıyorsun, yeni bir şeyler için çabalıyorsun bakışı atarlar.
Ama samimi bir hissimi söylemem gerekirse kendilerini aşabilse bu arkadaşlar, kalıplarını yıkabilseler, karşısındaki özgür davranabilen, kalıpları yıkan kişiye kıskançlık ve hasetle bakmayı bırakabilseler, çok daha başarılı işlere imza atabilecekler. Ama yapamazlar.
Videomuzda da yapamıyorlar.
2. Tüm Olumsuzluklara Aldırış Etmeden Yola Devam Et
Girişimcinin karşısında yaptığı işe verdiği emeğe ilk etapta burun kıvıran çok insan olur. Aldırış etmeden yola devam.
Sonra ilk fiili destek.
Bir arkadaşı daha kalktı ve aynı ritmi sıraya vurarak tutmaya başladı.
İşte Liderlik ve Girişimde biz buna ikinci adam etkisi diyoruz. Lider olayı başlatabilir, cesurdur, yüreklidir ama kitlenin oluşmasını sağlayacak kişi girişime ilk desteği veren ikinci kişidir.
Şu anda daha güçlüler.
Diğer insanlarda ilk şaşkınlığı attılar.
3. İşinize Sahip Çıkın Saygı Oluşsun
İnsanlar siz işinize ne oranda sahip çıkarsanız, o oranda saygı duymaya başlıyolar. Bu evreye gelene kadar çalışmaya gayret etmeye devam.
Video da da gördüğümüz üzere artık yapılan işe beğenseler de beğenmeseler de bir saygı duyma evresi başladı.
Daha sonra işe başka birileri daha katılmaya başladı. Herkes büyük bir heyecanla ritim tutuyordu.
4. Takım Ol
Bu evrede artık takım olma bir ekip kurma zamanı. Bir birlerine destek veren kişiler, solistimizin de ortaya gelmesi ile etrafında toplanmaya başladılar. Artık bir ekipler ve daha güçlüler.
Bu evrede dikkat edin, hala daha burun kıvıran, bu ne abi ya diye bakan kişiler var. Onlar hep oldular, hep olacaklar. Bence girişimci için itici bir güç onlar. Resmen daha hızlı mesafe almak için bir katalizör etkisi görüyorlar.
Artık ortada bir ekip var. Yaptıkları iş büyüdü ve herkesin dikkatini çekmeyi başardı.
Diğer kişiler için bir seçim zamanı; ya büyüyen bu işin yanında olacaklar yada karşısında.
İş büyüdüyse ilk başta burun kıvıranların çoğu gelir yanınıza. Diğer insanlar bir iş büyüdükten sonra şahsi çıkarları için bile o oluşumun içinde var olmak isterler. Ama daha önemlisi gerçekten yürekten o işe inanan ve o işe sahip çıkacak insanların o tarafta olmasıdır.
Bu noktada ekibe katılmak isteyen bu iki grubu ayırt etmek belli bir tecrübe ve bilgi birikimi gerektirebilir. Dikkatli olmak gerekir.
Ama en sonunda yapılan başarılı iş çoğu kişi tarafından sevsede sevmese de takdir görür ve alkışlanır. Alkışlayanların bir kısmı herkes o tarafta haset görünmemem gerek diye alkışlar. O yüzden fazla teveccühe aldırmadan en başta ne iseniz şimdide o olarak yola devam etmeli.
Tabi karşınızda kıskanan ve haset eden kişilerde mutlaka olacak. Başarı aynı zamanda kıskanılıyor da. Kıskanılmaya başladığınızda iyi bir iş yaptığınızın farkına da varabilirsiniz.
Bu süreç Türkiye’deki girişimlerde sanırım hiç şaşmadan devir edip duruyor.
Son olarak naçizane bir görüşümü daha paylaşacağım yazılarımı okuyan üniversiteli liseli pek çok arkadaşım var ve bir sürü güzel mailler atıyolar. Başka birilerinin hayatlarına hemde hiç tanımadığım insanların hayatlarına böyle olumlu dokunmak bana inanılmaz bir güç veriyor motive ve mutlu ediyor.
Yine o arkadaşlarıma naçizane bir tavsiyede bulunacağım.
Türkiye’de başarılı olmak için koşmanıza gerek yok. Yerinizden kalksanız yeterli gelecektir. Çünkü %90 yatıyor. Ve yatan insanlara azıcık doğrulmuş olan insanlar değerli gelir. Yapmadıklarını yapabildiğiniz için.
Bir gelecek hayali belirleyin, bir yazılım öğrenin, çokça okuyun, bir şeyler üretmek için çabalayın ama oturmayın. Üniversite yıllarından geriye sizlere sadece o yıllarda yaptığınız kayda değer işler kalacak. Çünkü diplomayı herkese veriyorlar.
Bunlar benim kendi serüvenimden yaşayıp gördüklerim. Çoğunun genel geçerliği var. Daha pek çok kural eklenebilir ama bu yazımda sadece video üzerinde gördüklerimi kaleme aldım.
Benden bu kadar olsun değerli dostlar. Selametle kalın.