9 Haziran Pazartesi günü Aydın’daki sürecimiz bitti ve Antalya yolculuğumuz başladı.
Saat 11 gibi yola çıktık; hava çok sıcaktı. 4.5 saat kadar bir yolculuk yapıp Antalya Kaş’a varmış olacaktık. İlk yolculuğumuzdan edindiğimiz tecrübeleri cebimize koymuş, Oly için daha konforlu bir alan yaratma düşüncesindeydik.
Aydın’a gelirken son saatlerde çantasının içinde, eşimin kucağında huzurlu bir yolculuk yapmıştı. Bunu düşünerek bu kez yolculuğun başından itibaren yanımıza alalım dedik. Ancak yola çıkmamızla beraber Oly’nin huysuzluğu had safhaya çıkmıştı. İlk defa gördüğümüz bir hali vardı: Ağzı açık şekilde yarım saat kadar yolculuk ettik. Ne yaptıysak bir türlü sakinleştiremedik.
Daha önce bu yolculuğu yaptığımız için, “birazdan normale döner” diye bekledik. Ancak stres bir türlü geçmemişti. Yarım saatin sonunda bir yerde durdum ve Oly’yi sakinleştirene kadar kucağımda sevdim. Oly normale dönünce tekrar yola koyulduk. Kumunda serbest bırakalım dedik; nasıl olsa orada duruyordu, bunu daha önce deneyimlemiştik. Serbestiyet daha iyi gelebilir diye düşünüp kumuna bıraktık. Kumu zaten temizdi, herhangi bir dışkı yoktu. Bu yüzden bir miktar içimiz rahattı.
Yolculuğun geri kalanını Oly tamamen uyuyarak geçirdi. Biz arada bir kaldırıp en azından birkaç tane kuru mamasından yesin diye çabaladık. Onu tüketmeyince yine hüptriğinden verdik. Hüptriğini keyifle yediği için biz de artık stresinin geçtiğine yorumluyorduk.
Kaş’taki Villa ve Oly’deki İlk Değişimler
Antalya’ya vardık. Burada 9 gün boyunca bir villada tatilimizi geçirecektik. Burası iki katlı bir villa ve havuzu vardı. Oly için geniş bir özgürlük alanı diye düşünüyorduk.
Kaş’ta villaya ulaşınca rahatlamıştım. Artık Oly için geniş bir hareket alanı vardı ve başka insanlar yoktu. Gürültü olmayacaktı. Hızlıca alışır ve İstanbul’daki haline döner diye düşünüyorduk.
Ancak hiç böyle olmamıştı. Oly’deki oyun oynama, keyifli keyifli ortalarda koşma, bir şeyleri merak edip inceleme gibi davranışlar hiç yoktu. İlk başlarda, “yeni bir ortam, alışacaktır” diye düşündüm. Ama hiç öyle olmadı.
Genellikle uyuma halindeydi Oly.
Oly’deki Su Tüketimi ve İlk Şüphelerim
Bu süreçte en çok dikkatimi çeken, Oly’nin normalden çok fazla su tüketmeye başlamasıydı. Ara ara eşime “Oly’nin su tüketimi çok fazla artmadı mı?” diye sordum. Normalde bu kadar sık aralıklarla ve ‘lıkır lıkır’ diyebileceğimiz tarzda su içmezdi. İlk dikkatimi çeken değişim bu olmuştu.
Yeme içmesinde henüz bir kesilme durumu yoktu.
Çarşambadan Cumartesiye kadar günler böyle geçti.
Şişliğin Belirmesi ve Artan Endişeler
Cumartesi günü akşam saatlerinde Oly’yi elime alıp sevmeye çalıştığımda, karnında belli belirsiz ama normalde hissetmediğim bir şişlik fark ettim. “Artık Oly büyüyor, bu normaldir herhalde,” diye düşündüm. Böyle olacaktı, diye kendimi rahatlattım.
Ancak bu karnındaki şişlik durumu gün geçtikçe daha belirgin hale gelmeye başladı. Artık ciddi anlamda endişelenmeye başlamıştım. Gerçek anlamda ilk kez endişelendiğim anda hemen veterinerine yazdım ve bir video gönderdim. 16 Haziran Pazartesi…

Veterinerimizle bu konuşmayı yaptıktan sonra bir nebze de olsa “herhalde normal, her şey yolunda” diye düşünüp rahatlamıştım. Ancak gözlem halini hiç bırakmadım.
İstanbul’a Dönüş Yolculuğu
Bu konuşmadan 2 gün sonra eve dönecektik. Antalya’dan İstanbul’a, hiç durmadan gitsek 9 saat sürecek bir yolculuğumuz başlayacaktı. Tabii ki de hem kendimiz hem de Oly için birçok mola vererek, sabah 11’de başlayan yolculuğumuz gece 23 sularında sona erdi.
Bu yolculuk boyunca Oly, artık büyük ihtimalle hastalığın da etkisiyle neredeyse hiç hareket etmedi, hiç zorluk çıkarmadı. Onu rahat edeceği şekilde arkada, yine kumuna bıraktık (kumu her zaman temizdi). Oly’nin ön tarafa kontrolümüz dışında gelip sürüş konforumu bozabileceği ihtimallerin önünü keserek, arkada serbest bıraktığımızda aşağıdaki fotoğraflarda göreceğiniz gibi yastığının üzerine yattı ve neredeyse tüm yolu böyle geçirdi.

İstanbul’a Varış ve Yeni Bir Sürecin Başlangıcı
İstanbul’a gelir gelmez, Oly’nin karnındaki şişlikle ilgili endişelerim çok artmıştı. Geldiğimiz gece saat 12 gibi veterinere gidişimiz ve sonraki süreçleri bir sonraki yazılarımda ele alacağım.
Antalya’dan, yolculuğumuzdan Oly kareleriyle sizleri yine baş başa bırakıyorum.





