Merhaba Anlamlanma Servisi okuyucusu umarım iyisindir?
Bir blog yazarı olarak duygularım henüz tazeyken, yaşadığım en güçlü deneyimlerden birini kaleme alarak geleceğe bir “Anlamlanma” bırakmasam olmazdı. O yüzden bugün seni kendi evlilik yolculuğum içinde bir yolculuğa çıkaracağım. Öznel bir yazıdır. Anlattıklarımı genel geçer bir kural olarak değil, benim olaya baktığım yerden anlatmaya çalıştığımı bilerek değerlendirirsen bu beni mutlu eder.
Tek bölümde yazmak biraz zor, birkaç yazı bu konuyla alakalı olacak. Süreçlerin nasıl olması gerektiğini düşündüğümü ve nasıl gerçekleştiğini paylaşmaya çalışacağım.
İnsan hayatında belli başlı dönemeçler vardır ve büyük olasılıkla hayatınızın geri kalanını bu dönemeçler şekillendirir. Bu dönemeçlerden geri dönmek imkansız mıdır? Tabii ki hayır, ama dönseniz de, bir kere o yolu da yürümüş biri olarak, bazı şeyleri deneyimlemiş ve büyük olasılıkla dönüşmüş biri olarak dönmüş olacaksınız demektir.
Okuduğunuz ilkokul mesela. 5, 6 ya da 7 yaşına kadar sadece ailesinden beslenmiş bir bireyin, aslında hiçbir ön hazırlığı olmadan, birden 30 kişilik sınıf içine dahil olup belki de değişimine ve gelişimine en büyük katkının olduğu ya da olacağı o dönemeci yaşaması. Hayatın önemli kırılma anlarındandır. Ne ilginç bir deneyimdir ilkokul, üzerine bir yazı yazılmaya değer bulduğum bir süreç.
Sonrasında lise ve bundan daha büyük bir dönemeç olan üniversite. Üniversite diyorum, çünkü okuduğunuz bölüm artık bundan sonraki hayatınız olacak. İşiniz bu olacak, gücünüz bu olacak. Bu mesleğe göre arkadaş grupları edinecek, bu mesleğin el verdiği gelişme olanaklarından faydalanacaksınız. Yani sizi siz yapacak en önemli dönemeçlerden biri.
Ve Evlilik…
Kiminin hayat yolculuğunda önemli bir hedef olarak gördüğü, kiminin şunları şunları hallettik, şimdi sıra geldi evlilik konusuna hadi bunu da halledelim de öyle devam edelim diye baktığı, kiminin ailesi çok istiyor diye ailesine söz geçiremediği için yoluna girdiği, kiminin arkadaşlarımın hepsi evlendi, bir ben kaldım, ben de evlenmek istiyorum diye bir kıyaslama yolundan kendine çıkardığı eksikliği tamamlamak için çok istediği ve daha pek çok sebepten yapılabilen bir olay evlilik.
Severek, bilerek ve isteyerek, hiç kimsenin baskısı altında kalmadan yapan yok mu eyyy yazar dediğinizi duyar gibiyim. Evet öylesi de var ve iyi ki böylesi de var. Bunu yukarıdaki paragraftan ayrı yazmak istedim çünkü benim için gerçek evlilik ve evlenme tam olarak bu nedenleri içinde barındırıyor.
Burada evlilik derken, kağıt üzerinde imza attığımız, hukuki zeminler oluşturan, aile kurumunu ortaya çıkardığı söylenen, toplumu dizayn eden, sağdan hizaya çeken, üzeri güzellemelerle örtülmese çırılçıplak bir soğukluğu ve en nihayetinde her şey gibi politik olan kavramdan bahsetmiyorum esasen.
Evlilikten kastım beraber yaşamak. Bunu illa bir imza dahilinde yapmanıza gerek yok. Bu yazıyı okuyup beraber yaşayan ya da gelecekte yaşayacak, toplum nezdinde heeeyy bakın bu benim karım bu da benim kocam ayağınızı denk alın diyerek bir kağıda imza atmayan çiftler de olacaktır. Sevgiyle, saygıyla bir insanla aynı çatı altında beraber bir yaşam sürmek. Bu yazı boyunca evlilik dediğimde tam da bu durumu kastediyor olacağım.
Deneyimlememek o konu hakkında fikir sahibi olamayacağımızı göstermez, ama olay yaşanıp sizi dönüştürmediği için deneyimin sizdeki etkisi üzerinde fikir sahibi olmayacağınız anlamına gelebilir.
Dış bir göz olarak evli insanlara bakıp, evliliğin ne olduğu ile alakalı çok fazla fikir yürütebiliriz. Büyük bir çoğunluğumuz evliliğin ne demek olduğunu en başta kendi anne babamızdan görmüşüzdür. Ama bunu deneyimlemek kesinlikle farklı bir olay.
Evlilik, kafamda hiçbir şüphe olmadan, ya şöyle olursa, ya böyle olursa diye düşünmeden çok net bir kafayla ve tamamen kendim olarak girdiğim bir süreç oldu. Sevdiğim insanla beraber yaşamanın bana keyif vereceğini ve huzurlu hissedeceğimi, aynı duyguları yaşatabileceğimi düşünüyordum sadece hepsi bu.
Benim hayatımı şekillendiren en önemli düşünce bu.
Keyif almak ve huzurlu hissetmek, aynı zamanda bunları karşı tarafa da hissettirmek.
Bu ikisini oldurabiliyorsam ya da durumun parçası olacak diğer kişiler oldurabiliyorsa zaten pek çok sorun daha baştan çözülmüş demektir. Olayın içinde oluşabilecek sorunları da çözebileceğime dair güçlü bir inancı beraberinde getirir. O yüzden şüphe duymadığım ve acabası olmayan bir süreçti evlilik.
Evlilik paylaşma, konuşma, destek olma, sevmeyi sevilmeyi daha yakından ve sürekli devam ettirme, saygı duyduğun biriyle bu süreci gerçekleştirme ve ona aynı evin içindeyken de kesintisiz olarak saygı duymayı devam ettirme sanatı bana göre.
Yaşın geçiyor, akranların hepsi evlendi, evlen seversin, evlen hayatın düzene girer, ve benzeri nice cümle bu toplumun gençlerinin zihinlerine bir mızrak gibi saplanıyor. Sevmediğiniz, aşık olmadığınız, duruşuna, kültürüne, bilgisine, en önemlisi varlığına saygı duymadığınız ya da duyamadığınız biriyle evlenip ne kendinize ne karşınızdaki insana hayatı zindan etmenize gerek yok. Bunu özelliklere erkeklere söyleyebilirim. Kadınların erkeklere göre beklentileri biraz daha fazla ve belirgin oluyor. Bunların çoğu da duygularına yönelik beklentiler. Bunlara karşılık veremeyeceğini düşünen erkek bence bu yola girmemeli.
Hayat “mış” gibi yaparak geçirilemeyecek kadar biricik ve çok kıymetli.
Bir de bir gün eninde sonunda karşınızdaki insana bunların tamamı mış gibiydi itirafında bulunduğunuzda karşı tarafı çok fazla yıkan bir durum. Ne kendinizi yorun, ne karşınızdaki insanı oyalayın düşüncesini taşıyorum.
Dönemeçlerden bahsediyorduk en son.
Evlilik büyük bir dönemeç. Evlenmeden 1 hafta önce eşime şöyle bir cümle kurmuştum. Şu anda nasıl hissediyorum biliyor musun, sanki üniversite sınavını kazanmış ve yeni bir şehre ve bölümüne gidecek gibi hissediyorum. Burası büyük bir dönemeç. İnsan hayatında bazı şeyleri ya deneyimler ya da deneyimlemez. Bazı şeyleri deneyimledikten sonra ise artık eski siz olmanıza imkan yoktur. Evlilik mesela, bende böyle bir hissiyatı olan bir şeydi.
Hayatı öylesine yaşayıp gitmenin taraftarı olmadığım için “şeyler” üzerine fazlaca düşünür, kendi kendime duygularımın yoklamasını yapar, kök nedenlerini anlamaya çalışır, kendimi tanımaya büyük bir gayret gösteririm. Evliliğe; şu anki halime, düşüncelerime bir daha asla geri dönemeyeceğim bir nokta diye bakıyordum. Deneyimlediğim an tamamdı artık, geri dönsem bile hayatın en önemli durumlarından birini deneyimlemiş olacaktım. Öneminden kastım toplumun biçtiği değerle alakalı değil. Beraber yaşamanın zor bir karar olmasıyla alakalı.
Ve biz bu kararı 2.5 yılın sonunda vermiştik.
Bu yazımda sizlere kendi açımdan evlilik kararını nasıl ve hangi nedenlerle verdiğimi paylaşmaya çalıştım. Büyük meşgale ise buradan sonra başlıyor aslında. Tam bu kararı verene kadar ilişki, iki kişi yaşanan bir süreçti. Ailelerin sadece “kızım konuştuğun çocukla nasıl gidiyor”, “oğlum Meryem nasıl iyi mi” diye sordukları, uzaktan uzaktan izledikleri bir süreçti. Buradan sonra herkesin bir şekilde durumun içine girdiği bir süreç başlayacak.
Hepsinden adım adım yeni yazılarımda bahsetmeye devam edeceğim.
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.