Arkası yarında geçmişten bir perde daha aralamak için oturdum bilgisayar başına. Sizleri 15 yıl önceye yani 7 8 yaşlarıma götüreceğim. Sonra günümüze getireceğim.
Aslında anlatacağım bu konuyu şimdiye kadar hiç bu açıdan bakmamıştım. Ama çok yakın zamanda bir sohbet esnasında konuştuğumuz şeyler beni böyle düşünmeye itti ve gerçekten anlatacağım bu durumun travmatik etkiler bıraktığını farkettim.
 
Kalıtsal bir hastalığım olan renk körlüğünden bahsedeceğim şimdi sizlere.
 
Renk körlüğü kalıtsal olabileceği gibi sonradan fazla ultra viole ışığa maruz kalma sonucunda oluşabilen bazı renkleri algılamakta güçlük çekilen bir hastalık. Detaylı hastalık tarifi yapmak istemiyorum konumuzla çok alakası yok.
 
Renk körü olduğumu 14 yaşında öğrendim erken öğrenseydim hayatımda belkide neler değişebilirdi bunları anlatmaya çalışacağım.
 
Renkleri tam görmesi gerektiği gibi göremeyen birinin renkleri sevmesi mümkün mü? Değil di bende sevemedim. Aslında burada bahsettiğim pastel boyalar hiç sevemedim o boyaları.
 
İlk okulda resim derslerinden nefret ederdim. Dedim ya o pastel boyaları hiç sevemedim diye. Çünkü hiç birini net bir şekilde isimleri ile beraber ayırt edemezdim. Hala daha öyleyim bu arada 🙂 Hatta kırtasiye alışverişinde belkide herkes için bir gösteriş ögesi olabilecek pastel boya çantaları benim için hiç bir şey ifade etmezdi. Kendim aldığımı hiç hatırlamam babam alır bende zamanı gelince çantama koyar okula götürürdüm.  
 
Benim için travmanın başladığı yere geliyoruz şimdi. O zamanlar renk körü olduğumu bilmediğim için renklere karşı olan bu duyarsızlığımı kendimce, tüm arkadaşlarım bunları biliyor ben bilemiyorum diye düşünüp kendimi salak gibi hissederdim. O yüzden resim dersleri gelmesin isterdim. 
 
Hatta şunları yaptığımı bile hatırlıyorum. Kendimce savunma mekanizması açık vermeme taktikleri bile geliştirmiştim. Hoca tahtada resimi ve kullanacağımız renkleri anlattıktan sonra en yakınımdaki arkadaşımın seçtiği renge bakar onu hafızamda tutar kendi boya çantamdan en benzeyenini bulmaya çalışırdım. Diyorum ya hoca kahverengi dese ben bu rengi bilmiyordum. Fark edemiyordum. O yüzden görsellikten başka bir kurtuluş noktam yoktu. Üniversiteye gelene kadar tüm resim derslerinde hayatımı böyle geçirdim diyebilirim.
 
Şimdi düşünüyorum keşke 7 yaşına gelmeden önce bana renk körlüğü testini ailem yaptırmış olsaydı. Ve sen renk körüsün bazı renkleri ayırt etmekte güçlük çekebilirsin bu çok normal diye bana anlatmış olsalardı. Belkide kendimi hiç salak gibi hissetmeyecektim ve resim derslerinden hiç nefret etmeyecektim. İçimde var olduğuınu düşündüğüm tasarım duygumun çizememe hastalığı ile yok olup gitmesine neden olmayacaktı belkide. 
 
Birazda günümüze geliyim ve sizlere bir renk körünün nasıl sıkıntılarla karşılaştığını anlatayım.
 
Ben tüm renklere karşı renk körüyüm.,
 
Öncelikle bunu öğrendikten sonra kalıtsal olan bu hastalığı bir eksiklikmiş gibi görmekten vazgeçerek işe başlamıştım. Kabullenmek en güzel yöntem. İnsanın kabullenemediğiyle yaşaması zor ve ne kadar bu açığı kapatmaya çalışsada bunu kesinlikle beceremiyor.  O yüzden kabullenmek ve saçma bir şekilde bunu bir açık gibi görüp kapatmaya çalışmama en iyi yaptığım şeydi diyebilirim.
 
Artık direk söylüyorum ben renk körüyüm diye. Tabi ilk defa duyanlarda bir şaşkınlık oluşturuyor.
 
Bizim insanımızda şey vardır bir eksiklik görünce onu kapatmaya değilde üzerine giderek açmayı ve acıtmayı severler. Genelde şununla karşılaştım. Hemen şu ne renk bu ne renk diye sorarlar. Mal mısın ayırt edemiyorum renk körüyüm diyorum anlama özürlü müsün diyesim çok gelmiştir böyle biraz bu durumu kaşırcasına soranlara. Ama bazı arkadaşlarda kendileri gördüğü ve durumu merak ettikleri için nasıl olur ya nasıl göremezsin merakı ile soruyorlar. Artık bu iki grubu ayırt edebiliyorum.
 
Tabi ki herkesin aklına ilk şu geliyor. Eee sen trafikte napacan. Renk körüyüm kardeşim salak değil. En kötü sıralamasını biliyorum. Evet oradaki kırmızıyıda sarıyıda sarı olarak görüyorum bu doğru ama sıralamasını biliyorum. Yani sıkıntı yok, rahat olabilirsiniz renk körü olmayan araç şoförleri.
 
Bu arada duvardaki boyada kırmızı yada yeşili karıştırma gibi bir durum olmuyor. Bu söylediğim sadece ışık için geçerli. 
 
Hemen bunla ilgili çok daha güncel bir örnek vereyim. Malum sosyal ağın sohbet için müsait olan arkadaşların isimlerinin yanında küçük bir nokta şeklinde bir belirteçle durum gösteriliyor. Bir gün arkadaşım bir arkadaşın ismini söyleyerek çevrim içimi diye sormuştu. Bende şöyle demiştim evet kırmızı nokta var demek ki açık demiştim. Arkadaşım ne kırmızısı diye sorunca. Yanında varya kırmızı nokta dediğimde. Oğlum o nokta yeşil dediğinde ordaki noktanın yeşil olduğunu anlamıştım. Hala kırmızı görüyorum. Ama soran olursa yeşil ışık diyorum. Yapacak bişey yok. 7  yaşında arkadaşımdan bakarak öğrediğim pastel boyanın rengini hafızada tutma olayı 23 yaşımda da benle beraber geldi. Buda bizim kaderimiz diyelim.
 
Bu kadar derdimi anlattım ama bu yazıyla asıl söylemek istediğim şuydu. Eğer şu anda bir anne, baba varsa yada anne, baba olacak arkadaşlarıma çocuklarınıza erken yaşta bu testi yaptırın ve eğer renk körlüğü çıkarsa ne tür zorluklar yaşayabileceklerini anlatın ki benim yaşadığım gibi travmalar yaşamasınlar. Daha duyarlı olalım yazısıydı. 
 

15 yıl önceme gittik günümüze geldik. Geçmişten bir tozlu sayfanın daha böylelikle tozuna bir püf dedik. Sabırla okuduğunuz ve bundan sonra daha duyarlı davranacağınız için hepinize teşekkür ederim.Not: Mark Zuckerberg de renk körü mutlu olmanızı sağlayacaksa renk körü arkadaşlarım kısaca not düşeyim dedim 😀

Selametle…

Renk Körlüğü Testi


Murat Bilginer
21 Şubat 1992'de doğdum. Endüstri Mühendisi olarak lisansımı 2016 yılında tamamladım. Industryolog Akademi - NGenius oluşumlarının kurucusuyum. Şu anda kendi şirketim Brainy Tech ile Web ve Mobil Geliştirme, AWS, Google Cloud Platform Sistemleri için DevOps, Big Data Analiz ve Görselleştirme hizmetleri sunmakta ve Online Eğitimler vermekteyiz.