Merhabalar. Güzel bir kitabın analizi ile beraberiz. MOKS 6 yıl önce üniversitede hazırlık okurken elime geçen ve okuduğum sonrasında Ahmet Şerif İzgöreni tanımama vesile olan bir kitap.
Gerek bilgi, gerek yaş olarak biraz daha gelişince eskiden izlediğim filmleri okuduğum kitapları şimdiki bakış açımla bir kere daha okuma isteği uyanır. Acaba daha farklı şeyler öğretebilirler mi diye.
MOKS da 6 yıl sonra bu düşünce ile tekrar okuduğum bir kitap oldu.
Ahmet Şerif İzgörenin kitap isimleri şaşırtıcıdır. Hatta bence genelde akılda kalıcılığı çok azdır. Bahsedilmeye çalışılsa mutlaka kelime hatası yada yerlerini karıştırma gibi hatalar yapılır. Belkide bir stratejidir bilemiyorum. Örnek vermek gerekirse Süpermen Türk Olsaydı Pelerinini Annesi Bağlardı, İş Hayatındaki 100 Kanguru, Avucunuzdaki Kelebek gibi. Ama ismi görüncede bu ne olaki diyede bir merak eder insan. Yada ben hep öyle oldum bilmiyorum.
MOKS da ismi ile MOKS da ne olaki dedirten kitabıdır. MOKS un ne olduğunu yazmalımıyım bilemedim açıkçası.
MOKS bize ne diyor?
Başında bulunduğunuz ekibi, kurumu, yani sistemi geleceğe taşımak için dört ana noktaya odaklanmalısınız.
Kurum Kültürü
Bilgi
Gelecek
İletişim
diyor ve giriş yapıyor.
Bir güzelleme yapmak derdinde değilim ama bizden çıkan böyle bir değer için yapılan güzel işi anlatmakta istiyorum açıkcası.
Ahmet Şerif İzgören bana göre hayatı ve karşısında eğitim verdiği topluluğu çok iyi süzmüş bir eğitmen. Nelerden hoşlanıp, nelerden sıkılabileceğini çok iyi kestirmiş biri. Anlattıklarını bu bağlamda yaşadığını düşünüyorum. En önemli sorunumuz olan okumama yada kitaba gidememe sorunumuzu çözmekle işe başladığını düşünüyorum. Edebiyat keserek değil ama bizden biri olup içimize giren anlatımıyla sarıp sarmalıyor. Kitaplarını genelde okumaya başladığınızda bir kenara atıp bırakamazsınız. Ben hiç bırakamadım. Buna bir isim vermek gerekecekse okutma formülü diyelim MOKS da aynı formülle yazılmış kitaplarından biri. İçtenliği ile sizi kendine bağlayan aynı zamanda bunun etkisi ile bakış açınıza farklı pencereler açan bir kitap.
İçeriğe gelelim isterseniz.
Anlatılan şeylerin sadece bir teori olarak anlatılmaması en güzel yönlerinden biri. Her başlık onlarca gerçek hayat hikayesi ile destekleniyor.
İş yapacak herhangi bir oluşumda ortam sevgi kültüründen uzaklaşıp korku kültürüne kayarsa bizi şunların karşılayacağını söylüyor.
Kitapta şöyle bir cümle vardı. “Korku kültürü olan yerde sadakat, sevgi ve güven olmaz.” bunu okuyunca aklıma gelen şeylerden biride okuldu ve bunun gerçekten acı verici bir şey olduğunu farkettim. Bu ülkenin her yerinde belki korku kültürü hüküm sürebilir ama eğitim yuvalarında böyle olmaması gerektiğini düşünüyorum. Ama yıllarca notla korkutulan, elini kaldırıp bir şey için itiraz edilecek olsa eğer öyle değilse verdiğimide alırım ithamları ile karşılaşılan bir ortam okullar. Üniversitede bundan daha farklı bir ortam yok. O yüzden her gün yeni bir şey öğrendiği bilincine varıp koşarak gideceğimiz okullarımıza karşı ne bir sevgimiz ne bir güvenimiz nede sadakat duygumuz var.
Kurum Kültürünü oluşturan 3 sac ayağının Güven, Değerler ve Özgünlük olduğunu görüyoruz daha sonra kitapta ve her biri alt başlık olarak anlatılıyor.
İlham verici yada hayata bir kere daha dört elle ve umutla bağlanmamızı sağlayacak örnekleri ile dolu MOKS.
Bittiğinde sizi, kişisel gelişimden çok kitlesel gelişime yönlendirecek, paylaşma kültürümüze bir tane tuğla koyabileceğini düşündüğüm güzel bir kitap MOKS. Okumanızı tavsiye ederim.
Selametle.